Ben zilin çaldığını duydum.
- I heard the bell ring.
Zil öğle saatinde çalar.
- The bell rings at noon.
Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
Tom uzaktaki tapınak çanını duydu.
- Tom heard the temple bell in the distance.
Telefon görüşmesi altı saat sürdü.
- The telephone call lasted six hours.
Lütfen bir telefon görüşmesi yapabilir miyim?
- Can I make a telephone call, please?