Anne pastayı üç parçaya böldü.
 - Mother divided the cake into three parts.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
 - Death is an integral part of life.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
 - I visited many parts of England.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
 - This theory consists of three parts.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
 - Both parties opposed war.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
 - The police regarded him as a party to the crime.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
 - Tom admitted that it was partially his fault.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
 - I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Yarın akşam bir partimiz var.
 - We have a party tomorrow evening.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Tom zaten görevini yaptı.
 - Tom has already done his part.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
 - I plan on doing my part.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
 - Who was at the party beside Jack and Mary?
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
 - I will love you for better for worse till death us do part.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
 - After ten years as business partners, they decided to part ways.
O, evinden ayrılmak istemedi.
 - He didn't want to part with his house.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
 - I have no idea why you want to part with that.