Definition of a person who lacks good judgment in English Turkish dictionary
- fool
- kandırmak
Dünyayı kandırmak istediğinizde doğruyu söyleyin.
-When you want to fool the world, tell the truth.
- fool
- {i} salak
Beni salak yerine koymaya çalışmayı durdur.
-Stop trying to play me for a fool!
- fool
- {i} aptal
Aptal parasının kıymetini bilmez.
-A fool and his money are soon parted.
Aptalca davrandın,bunun hesabını ödeyeceksin.
-You've acted foolishly and you will pay for it.
- fool
- oynatmak
- fool
- uyutmak
- fool
- kaz
- fool
- {i} maskara
Maskaralık etmeyi bırak.
-Stop playing the fool.
Mark'ın maskaralığı zaten Rosa'yı hasta ediyor.
-Mark's foolery is already making Rosa sick.
- fool
- aptal yerine koymak
Seni aptal yerine koymak zor mu?
-Is it hard to fool you?
Tom kendini aptal yerine koymak istemedi.
-Tom didn't want to make a fool of himself.
- fool
- aptallık etmek
- fool
- aldatmak
- fool
- enayi
Tom kesinlikle hepimizi enayi yerine koydu.
-Tom certainly fooled us all.
Parayı ona verdiğim için beni enayi yerine koydu.
-She fooled me into giving her the money.
- fool
- ahmak veya budala kimse
- fool
- {f} maskaraya çevirmek
- fool
- {f} gülünç duruma sokmak
- fool
- alık veya akılsız kimse
- fool
- fools cap soytarı külâhı
- fool
- alaya almak
- fool
- enayi veya aptal kimse
- fool
- foolscap yaklaşık ol