a distinct element or component

listen to the pronunciation of a distinct element or component
English - Turkish

Definition of a distinct element or component in English Turkish dictionary

part
parça

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir. - This factory manufactures automobile parts.

part
kısım

Bu teori üç kısımdan oluşur. - This theory consists of three parts.

İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim. - I visited many parts of England.

part
taraf

Her iki taraf savaşa karşı çıktı. - Both parties opposed war.

Onların tarafında bir hataydı. - It was a mistake on their part.

part
kısmen

Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı. - This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.

Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor. - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.

part
yarı

Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız. - After the birth of your child, you should make your work part-time.

Yarın akşam bir partimiz var. - We have a party tomorrow evening.

part
ekseriya
part
görev

Görevimi yapmayı planlıyorum. - I plan on doing my part.

Tom zaten görevini yaptı. - Tom has already done his part.

part
yan

Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek. - A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.

Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum. - The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.

part
{f} ayır

Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı. - Tom budgeted three hundred dollars for the party.

Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir. - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.

part
fasıl
part
ayrılmak

Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok. - I have no idea why you want to part with that.

O, evinden ayrılmak zorunda kaldı. - He had to part with his house.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
English - English
part

The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.

a distinct element or component

    Hyphenation

    a dis·tinct el·e·ment or com·po·nent

    Turkish pronunciation

    ı dîstîngkt elımınt ır kımpōnınt

    Pronunciation

    /ə dəˈstəɴɢkt ˈeləmənt ər kəmˈpōnənt/ /ə dɪˈstɪŋkt ˈɛləmənt ɜr kəmˈpoʊnənt/
Favorites