The privilege is reserved exclusively for women.
- Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.
It's one of the most exclusive addresses in the city.
- Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.
When I was little, my grandmother would put out a small bowl of milk specifically for hedgehogs.
- Ben küçükken, anneannem özellikle kirpi için küçük bir kase süt koyardı.
Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut.
- O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.
What does the special taste like?
- Özel lezzet neye benziyor?
What's the restaurant's speciality?
- Restaurantın özel ürünü nedir?
Tom has a personal bodyguard.
- Tom'un özel koruması var.
They asked me to leave because they were going to have a personal talk.
- Benden gitmemi istediler çünkü özel bir konuşma yapacaklardı.
Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
- Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep.
- Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.
Tom wasn't feeling particularly talkative.
- Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
Tom did it for no particular reason.
- Tom'un onu yapmak için özel bir nedeni yoktu.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
Private detectives were hired to look into the strange case.
- Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
Please respect my privacy.
- Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.
Tom is a very dedicated student.
- Tom çok özel bir öğrenci.
Tom is a dedicated teacher.
- Tom özel bir öğretmendir.
Superconductivity is a physical property.
- Üstüniletkenlik fiziksel bir özelliktir.
She believes that jade has medicinal properties.
- O, yeşim taşının tıbbi özellikleri olduğuna inanmaktadır.
Japan has many distinctive traits.
- Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.
The Japanese language has many distinctive characteristics.
- Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.
Each language has its peculiarities.
- Her dilin özellikleri vardır.
Laura is very particular about her clothes.
- Laura elbiseleri hakkında çok özel.
You handled that particular situation very well.
- O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.
The private colleges and universities of the United States are autonomous.
- ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.
Generosity is an important trait in today's selfish society.
- Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.
We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one.
- Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.
As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.