The man went to pieces when the judge said he would have to go to prison for life.
- Yargıç onun ömür boyu hapsedileceğini söylediğinde adam sinir krizine girdi.
Tom was imprisoned for life at a state penitentiary.
- Tom'a bir devlet cezaevinde ömür boyu hapis cezası verildi.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.
- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
Working in the Kremlin has been my lifelong dream.
- Kremlin'de çalışmak benim ömür boyu süren düşüm olmuştur.
It's been my lifelong dream to write a book.
- Bir kitap yazmak benim ömür boyu hayalim.
This is the opportunity of a lifetime.
- Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.
He has a life sentence.
- Onun ömür boyu hapis cezası var.
Tom was given a life sentence for killing a security guard.
- Tom'a bir güvenlik görevlisini öldürdüğü için ömür boyu hapis cezası verildi.