ölçüde

listen to the pronunciation of ölçüde
Turkish - English
the extent to
ölçü
measurement

Precise measurements are required. - Kesin ölçümler gerekli.

The measurements need to be precise. - Ölçümler hassas olmalı.

ölçü
{i} dimensions
ölçü
measure

Please allow me to measure you. - Lütfen ölçünüzü almak için bana izin verin.

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

ölçü
size

What's your shoe size? - Ayakkabı ölçün nedir?

Have you got smaller size? - Daha küçük ölçün var mı?

ölçü
{i} gauge

He wears a 6 gauge earring. - O bir 6 ölçü küpe takıyor.

ölçü
dimension
ölçü
{i} benchmark
büyük ölçüde
pretty much

I've pretty much gotten over it. - Onu büyük ölçüde aştım.

Tom pretty much forgot about the meeting. - Tom toplantıyı büyük ölçüde unuttu.

ölçü
(Ticaret) yardstick
ölçü
{i} gage
ölçü
{i} meter

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
{i} extent

I agree with you to a certain extent. - Bir ölçüde seninle aynı fikirdeyim.

I agree with what you say to some extent. - Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.

geniş ölçüde
widely

It hasn't been widely adopted. - Bu geniş ölçüde benimsenmedi.

The economic of Japan grew up widely. - Japon ekonomisi geniş ölçüde büyüdü.

makul ölçüde
within reason
ölçü
amount

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house. - Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition. - Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.

ölçü
(Ticaret) measures

What are the measures of time? - Zamanın ölçüsü nedir?

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
(Bilgisayar) metric

Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead. - Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.

ölçü
reagent
ölçü
metro
ölçü
measurement procedures
ölçü
(Ticaret) norm
ölçü
caliber
ölçü
level

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly. - Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.

ölçü
prosody
ölçü
test

The test of democracy is freedom of criticism. - Demokrasinin ölçüsü eleştiri özgürlüğüdür.

ölçü
measuring

The carpenter is measuring the floor. - Marangoz döşemeyi ölçüyor.

ׁWe're measuring the depth of the river. - Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.

ölçü
metre
ölçü
scale

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

It seems the rural area will be developed on a large scale. - Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

ölçü
measurement; size: "masanın ölçüleri - the table´s measurements"
ölçü
(poetry) meter
ölçü
(music) (a) measure
ölçü
unit of measurement
aynı ölçüde
equal in size
aynı ölçüde
of equal size
belirgin ölçüde
noticeably
belli ölçüde ilaç vermek
dose
bir ölçüde
in some degree
bir ölçüde
to a degree
bu ölçüde
thus
büyük ölçüde
in large
büyük ölçüde
1. on a large scale. 2. in large measure, to a great degree
büyük ölçüde
on a large scale
büyük ölçüde
highly

I think that's highly unlikely. - Sanırım o büyük ölçüde mümkün değil.

büyük ölçüde
on a large scale, largely
eşit ölçüde
equally

Every language is equally precious and valuable to its speakers. - Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir.

Mirabelles are equally delicious in a compote. - Beyaz erik brendisi bir kompostoda eşit ölçüde lezzetlidir.

geniş ölçüde
on a vast scale
geniş ölçüde
on a large scale, greatly
geniş ölçüde yapılan
extensive
hatırı sayılır ölçüde
considerable
kıyaslanamaz ölçüde
far and away
ne ölçüde
to what degree
sınırlı ölçüde
on a limited scale
ölçü
poet. meter
ölçü
measure; measurement, dimension; size; moderation; metre
ölçü
measurement; size: masanın ölçüleri the table's measurements
ölçü
mus. (a) measure
ölçü
measure; proper degree; suitable limit, bounds
ölçü
measurement, measure, measuring
ölçü
foot rule
ölçü
metre [Brit.]
ölçü
standard

In grammar and vocabulary, some dialects differ significantly from the standard language. - Dilbilgisinde ve kelime hazinesinde, bazı lehçeler standart dilden önemli ölçüde farklıdır

There is no one standard for beauty. - Güzellik için tek bir ölçüt yoktur.

ölçü
stint
ölçü
(Biyoloji) denomination
önemli ölçüde azaltmak
decimate
önemli ölçüde yeniden yapılanma
(Hukuk) significant restructuring
Turkish - Turkish
ölçüde
Favorites