ödün

listen to the pronunciation of ödün
Turkish - English
concession

We solved the problem by mutual concessions. - Biz karşılıklı ödünlerle sorunu çözdük.

quid pro quo
compensation
(a) concession (something given up in order to reconcile a difference)
(a) compensation
compensation, concession ivaz, taviz
compromise

We can't compromise on this. - Bu konuda ödün veremeyiz.

ödün vererek anlaşmaya varma
compromise
ödün vermek
swerve
ödün vermek
to make concessions
ödün vermek
to make a concession; to appease or conciliate (someone) by making a concession (usually at the sacrifice of one's principles)
ödün vermek
budge from
ödün vermek
concede
ödün vermeyen kimse
hard-liner
düşmana ödün vererek savaştan kaçınma
appeasement
karşılıklı ödün verme
half measure
kendinden ödün vermek
deprive oneself
Turkish - Turkish
(Hukuk) Taviz; karşılık; bedel verme
Uzlaşmaya varabilmek için hak, istek veya savlarının bir bölümünden, karşı taraf yararına vazgeçme, ivaz, taviz: "Kalabalığa verilen her ödün, verenleri kendi benliğinden, kişiliğinden uzaklaştırıyor."- N. Cumalı
Uzlaşmaya varabilmek için hak, istek veya savlarının bir bölümünden, karşı taraf yararına vazgeçme, ivaz, taviz
Taviz
ivaz
ödün
Favorites