çok az

listen to the pronunciation of çok az
Turkish - English
too little

The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so. - Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.

We think too much and feel too little. - Çok fazla düşünüyoruz ve çok az hissediyoruz.

slightly

You may be right, but we have a slightly different opinion. - Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.

I'm slightly worried about Tom. - Tom hakkında çok az endişeliyim.

barely

We've been waiting for an hour and the line has barely moved. - Bir saattir bekliyoruz ve sıra çok az ilerledi.

We've been standing here for more than an hour and the line has barely moved. - Bir saatten daha fazla bir süredir burada bekliyoruz ve sıra çok az hareket etti.

shabby
merely
hard line
too few

Too bad! Too few rich people donate to the orphanage. - Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.

Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients. - Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.

minikin
the ghost of a
a drop in the ocean
bitty
very few

She has very few close friends. - Çok az sayıda samimi arkadaşı var.

There are very few shops and the cinema is awful. - Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.

very little

Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness. - Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.

She wrote the book with very little effort. - Çok az bir gayretle kitabı yazdı.

scanty
minute
{s} beggarly
{s} niggardly
spot of
Turkish - Turkish
bir damla
kıl payı
apaz
tadımlık
kırk para
bir karış