çatlama

listen to the pronunciation of çatlama
Turkish - English
cracking
spring
checking (of wood)
split
fissure
dehiscence
breaking (of a wave)
cracking, splitting
cracking, fracture
(Botanik) dehiscence
rent
fracture
crack

The ice is too hard to crack. - Buz çatlamak için çok sert.

cleavaue
burst
disrupt
çatlamak
crack

The ice is too hard to crack. - Buz çatlamak için çok sert.

çatlamak
seam
çatlamak
{f} split
çatlamak
burst with impatience
çatlamak
go mad from jealousy
çatlamak
open
çatlamak
chap
çatla
{f} crack

Tom doesn't like it when Mary cracks her knuckles. - Mary eklemlerini çatlattığında Tom sevmez.

He stopped up the crack with putty. - Çatlağı macunla tıkadı.

çatla
{f} flaw
çatla
{f} fracture
çatla
{f} cracked

Tom hit me in the head with my laptop. Now it's cracked! - Tom dizüstü bilgisayarımla kafama vurdu. O şimdi çatlak!

Tom accidentally cracked his phone's screen. - Tom yanlışlıkla telefonunun ekranını çatlattı.

çatla
{f} flawed
çatlamak
fracture
çatlamak
dehisce
çatla
fractured
çatlamak
crack on
çatlamak
fragor
harita şeklinde çatlama
(İnşaat) map cracking
hidrojen nedeni ile çatlama
(Havacılık) hydrogen induced cracking
plastik çatlama
(İnşaat) plastic cracking
timsah sırtı çatlama
alligator cracking
timsah sırtı çatlama
alligator crack
çatlamak
craze
çatlamak
(for a wave) to break. çatlasa da (patlasa da) (Konuşma Dili) no matter how hard he tries, no matter what he does: Çatlasa da patlasa da onun dediğini yapmayacağım. No matter how hard he pushes me, I won't do what he says. çatlayan dalga breaker. çatlayası (Konuşma Dili) damned, darned
çatlamak
burst
çatlamak
to be near death or die from (overeating, overdrinking, fatigue, or excessive crying)
çatlamak
(for skin) to crack, chap
çatlamak
to crack, to split, to fracture; (cilt) to chap; (dalga) to break; to burst with impatience; to die (from overeating); to go mad (from jealousy)
çatlamak
to be consumed by, be eaten up with (jealousy, curiosity, or loneliness); to be ready to explode from, feel like screaming because of (boredom or anger); to be crushed by (grief)
çatlamak
(cilt) chap
çatlamak
cleave
çatlamak
to crack, split
çatlamak
die of exhaustion
çatlamak
spring
çatlamak
flaw
çatlamak
fissure
çatlamak
check
ısıl çatlama
fire cracking
ısıl çatlama
heat crack
Turkish - Turkish
Çatlamak işi
Dalgaların sığ kıyıya geldikleri zaman dökülüp köpürmesi, çatlak
Tohumların dağılması için meyve kabuğunun yarılması, açılma
Uygun olmayan kuruma sonucu ağacın boyu yönündeki lif ayrılması
(Osmanlı Dönemi) İNKIZAZ
açılma
çatlak
çatlamak
Sıkıntı, sevinç, yalnızlık, heyecan, sabırsızlık, kıskançlık gibi ruhsal durumları aşırı derecede duymak: "Neredeyse sevincinden yüreği çat deyip ortasından çatlayacaktı."- Y. Kemal
çatlamak
Sıkıntı, sevinç, yalnızlık, heyecan, sabırsızlık, kıskançlık gibi ruhsal durumları aşırı derecede duymak
çatlamak
Bir yüzeyde kırışıklar, çizgiler oluşmak
çatlamak
Aşırı yemekten, içmekten, yorgunluktan veya (bebek) ağlamaktan ölecek duruma gelmek veya ölmek
çatlamak
Parçaları ayrılıp dağılmayacak biçimde yarılmak
çatlamak
Bir yüzeyde kırışıklar, çizgiler oluşmak: "Meşin ciltlerin çoğu kıvrılmış, bir kısmı da arkalarından çatlamıştı."- A. H. Tanpınar
çatlamak
Aşırı yemekten, içmekten, yorgunluktan veya ağlamaktan ölecek duruma gelmek veya ölmek
çatlama
Favorites