çatışmalar

listen to the pronunciation of çatışmalar
Turkish - English
conflicts

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

The UN has played a major role in defusing international crises and preventing conflicts. - BM, uluslararası krizleri ortadan kaldırmada ve çatışmaları önlemede önemli bir rol oynadı.

plural of conflict
third-person singular of conflict
çatışma
conflict

This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict. - Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.

I tried to avoid conflict. - Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.

çatışma
{i} battle

We seized the town after a short battle. - Kısa bir çatışmadan sonra kasabayı ele geçirdik.

One can win several battles but lose the war. - Biri birçok çatışmayı kazanabilir ama savaşı kaybedebilir.

çatışma
clash

Violent clashes broke out between the protesters and the police. - Göstericilerle polis arasında şiddetli çatışmalar patlak verdi.

The two sides clashed several times. - İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.

çatışma
{i} brush
çatışma
strife
çatışma
(Argo) beef
çatışma
skirmish

He was involved in a skirmish with a violent gang. - O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.

çatışma
aggression
çatışma
clash of
çatışma
conflıct

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

She is in conflict with her father. - O babası ile çatışma içinde.

çatışma
conflictual
Savunma Bakanı Yardımcısı (Özel Harekatlar ve Düşük Yoğunluklu Çatışmalar)
(Askeri) (S&R) Assistant Secretary of Defense (Strategy and Requirements) - Savunma Bakanı Yardımcısı (Strateji ve İhtiyaçlar) ASD(SO/LIC) Assistant Secretary of Defense (Special Operations and Low Intensity Conflict)
Çatışma
(Askeri) engagement
çatış
skirmish

He was involved in a skirmish with a violent gang. - O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.

çatış
conflict

The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism. - Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.

This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict. - Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.

çatışma
(Askeriye) skirmish
çatışma
skirmish, clash; conflict; collision
çatışma
collision
çatışma
run in
çatışma
scrimmage
çatışma
psych., fiction conflict
çatışma
coincidence
çatışma
rencontre
çatışma
disagreement
çatışma
clash, encounter, fight (either verbal or armed)
çatışma
{i} interference
çatışma
war

The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes. - Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

çatışma
velitation
çatışma
aggro
Turkish - Turkish

Definition of çatışmalar in Turkish Turkish dictionary

çatış
Çatma işi veya biçimi
çatışma
Çatışmak işi
çatışma
Türlü yönlerden uzanan kıvrımlı dağ sıralarının, bir yerde dar bir açı ile birbirine yaklaşıp kaynaşması veya düğümlenmesi
çatışma
Çatışmak işi: "Döndüğü zaman hoş olmayan çatışmalar olabilmesi ihtimali evde felaket bekleyen bir gerginlik yaratmıştı."- H. E. Adıvar
çatışma
Silahlı büyük kavga, arbede
çatışma
Savaş maksadıyla düşmana karşı ilerleyen bir birliğin keşif ve güvenlik kolları arasında ilk silahlı vuruşma
çatışmalar
Favorites