The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
- Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
The UN has played a major role in defusing international crises and preventing conflicts.
- BM, uluslararası krizleri ortadan kaldırmada ve çatışmaları önlemede önemli bir rol oynadı.
The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
- Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
She is in conflict with her father.
- O babası ile çatışma içinde.
One can win several battles but lose the war.
- Biri birçok çatışmayı kazanabilir ama savaşı kaybedebilir.
We seized the town after a short battle.
- Kısa bir çatışmadan sonra kasabayı ele geçirdik.
The two sides clashed several times.
- İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.
This problem is the clash of the idol's and obsessive fan's egos.
- Bu sorun, idollerin ve takıntılı hayran egolarının çatışmasıdır.
He was involved in a skirmish with a violent gang.
- O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.
She is in conflict with her father.
- O babası ile çatışma içinde.
I tried to avoid conflict.
- Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
He was involved in a skirmish with a violent gang.
- O şiddetli bir çete ile bir çatışmada yer aldı.
She is in conflict with her father.
- O babası ile çatışma içinde.
It is impossible to resolve the conflict.
- Bu çatışmayı çözmek imkansız.
The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.
- Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.