I watched television during a break in my studies.
- Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
I have seen neither of his works.
- Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
His latest works are on temporary display.
- Onun en son çalışmaları geçici sergide.
They have been working on the new building.
- Onlar yeni binada çalışmaktalar.
After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
When did you begin studying English?
- İngilizce çalışmaya ne zaman başladınız?
Tom loves studying music.
- Tom müzik çalışmayı sever.
Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
I want to start running.
- Çalışmaya başlamak istiyorum.
Running a farm is difficult.
- Bir çiftlikte çalışmak zordur.
Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Broken test tubes, cracked beakers - the work of careless students in the laboratory.
- Kırık test tüpleri, kırık deney şişeleri - Laboratuvarda dikkatsiz öğrencilerin çalışması.
Jim was afraid of physical labor.
- Jim bedensel çalışmadan korkuyordu.
How is cheerleading practice?
- Amigoluk çalışmaları nasıl gidiyor?
In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
- Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He requires that the laboratory exercises be handed in before the final exam.
- O, laboratuar çalışmalarının sınavı öncesinde teslim edilmesini şart koşuyor.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If he studied hard, he could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
The liver is no longer functioning.
- Karaciğer artık çalışmıyor.
His eyes stopped functioning due to old age.
- Gözleri yaşlılık nedeniyle çalışmayı durdurdu.
Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone.
- Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.
I'll try to get in touch with Tom.
- Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
Why do these elderly politicians spend so much time and effort trying to get reelected? Their lives are not likely to last much longer.
- Bu yaşlı politikacılar neden yeniden seçilmeye çalışmak için bu kadar çok zaman ve emek harcıyorlar? Hayatlarının çok daha uzun sürmesi muhtemel değildir.
Heavy rain throughout the night has hampered efforts to rescue survivors from the stricken ferry.
- Gece boyu süren sağanak yağış, mahsur kalan feribottaki kazazedeleri kurtarma çalışmalarına sekte vurdu.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
From 1859, Protestant missionaries from America started to arrive, and the Catholic and Russian Orthodox churches also became actively involved in missionary work.
- 1859'dan itibaren, Amerika'dan Protestan misyonerler gelmeye başladı ve Katolik ve de Rus Ortodoks kiliseleri de misyonerlik çalışmalarına aktif olarak dahil oldular.
She devoted herself to mission work in Africa.
- Kendini Afrika'da ki misyon çalışmasına adadı.
I started working for this company last year.
- Geçen yıl bu şirket için çalışmaya başladım.
He started to study in earnest.
- O ciddi olarak çalışmaya başladı.
I wish him the very best in his future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
I wish her the very best in her future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
If you really need a job, why don't you consider working for Tom?
- Eğer gerçekten bir işe ihtiyacın varsa, niçin Tom için çalışmayı düşünmüyorsun?
I'm tired of working a nine-to-five job.
- Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
Jim was afraid of physical labor.
- Jim bedensel çalışmadan korkuyordu.
I worked hard to succeed.
- Başarmak için sıkı çalıştım.
They worked jointly on this project.
- Onlar bu projede beraber çalıştılar.
I'm studying English at home.
- Evde İngilizce çalışıyorum.
I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
We'll attempt to start the class soon.
- Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.
They're attempting to contact her.
- Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
While working, he had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
Could you explain how the dishwasher works?
- Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
Farmers are busy working in the field.
- Çiftçiler tarlada çalışmakla meşgul.
What's your major field of study?
- Ana çalışma alanınız nedir?
The University of Coimbra was established in 1290. It is one of the oldest universities in continuous operation in the world.
- Coimbra Üniversitesi 1290 yılında kurulmuştur. Avrupa'da ve dünyada sürekli çalışmakta olan en eski üniversitelerinden biridir.
They labored over the budget for the fiscal year 1997.
- Onlar 1997 mali yılı için bütçe üzerinde çalıştılar.
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
She lost no time in starting to work on new project.
- O, yeni proje üzerinde çalışmaya başlamada hiç zaman kaybetmedi.
Tom does weight training.
- Tom ağırlık çalışması yapar.
I plan to try reading some other books.
- Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.