In times of abundance, remember the times of famine.
 - Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
He'll succeed in time.
 - O zamanla başarılı olacak.
Things change over time.
 - Şeyler zamanla değişir.
Always use distilled water in steam irons because using ordinary water will cause a mineral build-up over time that will clog the steam holes.
 - Normal su kullanmak zamanla buhar deliklerini tıkayacak mineral birikmesine sebep olacağı için buharlı ütülerde her zaman damıtılmış su kullan.
You're sad now but, with time, you'll get over it.
 - Şimdi üzgünsün ama zamanla bunu atlatacaksın.
With time, everything will become clear.
 - Zamanla her şey açığa kavuşacak.
We are behind schedule.
 - Biz zamanlamanın gerisindeyiz.
Tom is scheduled to come to Boston next week.
 - Tom sonraki hafta Boston'a gelmek için zamanlandı.
In the course of time, he changed his mind.
 - O, zamanla fikrini değiştirdi.