(zamanla)

listen to the pronunciation of (zamanla)
التركية - الإنجليزية
{k} worm s.t. out of s.o
zamanla
in time

He'll succeed in time. - O zamanla başarılı olacak.

In times of abundance, remember the times of famine. - Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.

zamanla
over time

Things change over time. - Şeyler zamanla değişir.

At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other. - İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.

zamanla
with time

With time, everything will become clear. - Zamanla her şey açığa kavuşacak.

Experience is acquired with time. - Deneyim zamanla kazanılır.

zamanla kazanılan
acquired
zamanla
squareness
zamanla
as the time went by
zamanla
in due course
zamanla
in process of time
zamanla
in the course of events
zamanla
in progress of time
zamanla
(Bilgisayar) schedule

Tom is scheduled to come to Boston next week. - Tom sonraki hafta Boston'a gelmek için zamanlandı.

l can schedule my sessions in advance. - Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.

zamanla
in the process of time
zamanla
with the lapse of time
zamanla
by the time of progress
zamanla aşınmak
wear away
zamanla değişen sistem
time varying system
zamanla eskime
ageing
zamanla görülecek
it remains to be seen
zamanla kaybolmak
dissolve
zamanla yarışmak
race against time
zamanla yarışmak
against time
zamanla yok olmak
wear off
zamanla
for getting further by time
dokuları zamanla tahrip eden
rodent
geniş zamanla geçmiş anlatımı
historical present
zamanla
in the long run
zamanla
in course of time
zamanla
by and by
zamanla
with time, as time passes/ passed
zamanla
in the course of time

In the course of time, he changed his mind. - O, zamanla fikrini değiştirdi.

zamanla artmak
build up over time
zamanla azalan
sinking
zamanla değişen
analog
zamanla eskime
wear and tear
zamanla gelişmek
march forward in time
zamanla ilgili
time-related
zamanla kaybolmak
grow out of
zamanla kazanılan nitelik
acquirement
zamanla kazanılan nitelik
acquired characteristic
zamanla kazanılan zevk
acquired taste
zamanla solmuşlık
foxiness
zamanla sınırlı
limited by time
zamanla sınırlı
time-limited
zamanla yerleşmek
establish in time
zamanla yok olan
worn off
zamanla öğrenmek
learn in time
şimdiki zamanla kullanılan geçmiş zamanlı kelime
preterite present
التركية - التركية

تعريف (zamanla) في التركية التركية القاموس.

zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek: "Basınımızın gelişmesini gözden geçirirsek görürüz ki, zamanla konular uzmanlıklar arasında bölüşülür."- N. Cumalı
zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek
(zamanla)
المفضلات