Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
 - Her words were completely meaningless.
Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
 - Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
Bir terimin birleşik anlamından dolayı, bir niteleyicinin kullanımı benzemeyen örnekleri engeller.
 - An application of a qualifier precludes non-partaking instances from the compound meaning of a term.
Bir kelimenin anlamından emin değilsen, sözlüğe bak.
 - If you are not sure about the meaning of the word, look it up in your dictionary.
Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
 - Intonation is very important. It can completely change the meaning.
O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
 - He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
 - Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
Seninle her şey hoş, sensiz her şey boş.
 - Anything is blissful with you. Nothing is meaningful without you.
Benim varlığım değersiz ve anlamsız.
 - My existence is worthless and meaningless.