It helps us in times of difficulty.
- Zorluk zamanlarında bize yardımcı olur.
In time, you will understand.
- Zamanla anlayacaksın.
Over time, things only got worse.
- Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti.
Languages change over time.
- Diller zamanla değişir.
You're sad now but, with time, you'll get over it.
- Şimdi üzgünsün ama zamanla bunu atlatacaksın.
Experience is acquired with time.
- Deneyim zamanla kazanılır.
l can schedule my sessions in advance.
- Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.
We are behind schedule.
- Biz zamanlamanın gerisindeyiz.
Your timing's perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
Timing is everything.
- Zamanlama her şeydir.
In due time, his innocence will be proven.
- Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.
In the course of time, he changed his mind.
- O, zamanla fikrini değiştirdi.