My heart was in my boots when I thought of it.
- Onu düşündüğümde yüreğim ağzımdaydı.
I couldn't decide what to do, so I just followed my heart.
- Ne yapacağıma karar veremedim, bu nedenle sadece yüreğimi dinledim.
The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
- Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
Tom has a heart of gold.
- Tom altın yüreklidir.
It took guts to do what Tom did.
- Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.
Tom is really courageous, isn't he?
- Tom gerçekten yürekli, değil mi?
Tom was amazingly courageous.
- Tom inanılmaz yürekliydi.