vakitli

listen to the pronunciation of vakitli
Türkisch - Englisch
timely, well-timed; opportune
well-timed
timely
in time
time
on time
well timed
opportune
vakit
time

He will be talking with his family at this time tomorrow. - Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.

I had a good time last evening. - Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.

vakitli vakitsiz
at all sorts of time
vakitli vakitsiz
(doing something) without considering whether or not it is the proper time to do it
vakit
{i} hour

I put in an hour of jogging before I go to school. - Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.

vakit
appointed time
vakit
season
vakit
when

Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids. - Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.

When was the last time you spent time on Facebook? - Facebook'ta en son ne zaman vakit geçirdin?

vakit
when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came
vakit
the right time, the time (for doing something)
vakit
time; the right time; appointed time; time, season
vakit
father time
vakit
while

We haven't really spent time with each other for a while. - Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.

She killed time reading a magazine while she waited. - Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.

vakit
juncture
Türkisch - Türkisch
Zamanında yapılan, zamanında olan
vakitli vakitsiz
Uygun zaman gözetmeden, gelişigüzel, rastgele zamanlarda
Vakit
(Osmanlı Dönemi) İF
Vakit
if
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir
vakit
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler
vakit
Zaman

Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum. - Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.

Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum. - Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.

vakit
Ahmet Emin Yalman ve Mehmet Asım Us'un 1917 yılında kurduğu gazete
vakit
Zaman: "Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te."- Y. K. Beyatlı
vakit
Çağ
vakit
Tespit edilmiş olan zaman: "Kâhya - vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi - demişti."- S. Kocagöz
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir. "Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır. İmkân, fırsat
vakit
İmkân, fırsat
vakit
Tespit edilmiş olan zaman
vakit
Geçim, para bakımından imkân
vakit
"Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır
vakitli
Favoriten