Bizimle her şey iyidir.
 - Everything is well with us.
O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
 - He intimated that all is not well in his marriage.
O yerinde harcanmış paraydı.
 - That was money well spent.
O günlerde ailemin hali vakti yerindeydi.
 - My family was well off in those days.
Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?
 - Well, if you didn't do it, then who did?
Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
 - So you're planning to follow this course as well!
Ellerinizi iyice yıkayın
 - Wash your hands well.
Tom ofiste olanların iyice farkında.
 - Tom is well aware of what is going on at the office.
Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
 - The company, wholly owned by NTT, is doing well.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
 - I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
Tom hâlâ iyi durumda.
 - Tom is still doing well.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
 - He has been well off since he started this job.
Peki, hangi sporları seversin?
 - Well, what sports do you like?
Peki, beni ikna ettiniz.
 - Well, you've convinced me.
It was a bit...well...too loud.