Çoğu kişi geçimleri için çalışmak zorunda.
 - Most people have to work for their livelihood.
Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
 - Most living creatures in the sea are affected by pollution.
O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.
 - It's a living being, so of course it shits.
Ben Berlin'de bir Alman aile ile yaşayarak bir hafta geçirdim.
 - I spent a week in Berlin living with a German family.
Yaşamımın geri kalanını Tom'la yaşayarak harcayamam.
 - I can't spend the rest of my life living with Tom.
Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.
 - I have a friend living in London.
Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
 - Most living creatures in the sea are affected by pollution.
Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.
 - I'm tired of living this kind of life.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
 - He earns his living by teaching English.