Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
- Nakido is better than Twitter.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- I would like to improve my English pronunciation.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
Japonca telaffuzumu ilerletmek istiyorum.
- I wanted to improve my Japanese pronunciation.
Fransızcamı ilerletmek istiyorum ama gerçekten hiç vaktim yok.
- I would like to improve my French but I really have no time.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
Sarımsak yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
- Garlic is used to improve the taste of food.
Dan eski kütüphanesini iyileştirmek için yerel vakıflardan fon aldı.
- Dan received funds from local foundations to improve his old library.
Dan, diğerlerinin yaşamını iyileştirmek istedi.
- Dan wanted to improve the lives of others.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
- To improve the situation, we must work harder.
Rahip insanların maneviyatını geliştirmek için çalıştı.
- The priest tried to improve the people's morals.
Roosevelt, Amerika'nın Japonya ile ilişkileri geliştirmek için çok çalıştı.
- Roosevelt worked hard to improve America's relations with Japan.
Eğer gayret edersen İngilizceni geliştirebilirsin.
- You can improve your English if you try.
Egzersiz sağlığı geliştirir.
- Exercise improves health.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
İngilizceyi daha çok severim.
- I like English better.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
- We have to do better next time.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Cümlelerinizi silmek yerine, daha güzel hale getirmeye ne dersiniz?
- Instead of deleting your sentences, how about making them better?
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
İlerleme için yer var.
- There's room for improvement.
... into other areas and help those areas improve and ...
... game plan is to improve those schools' performance. ...