Babamın şirketinde asla rahat hissetmedim.
 - I never felt at ease in my father's company.
Onun tebessümü onu rahatlattı.
 - His smile put her at ease.
İşi kolaylıkla yaptı.
 - She did the job with ease.
O kolaylıkla yarışı kazandı.
 - He won the race with ease.
İşi kolaylıkla yaptı.
 - She did the job with ease.
Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı.
 - The ease with which he answered the question surprised us.
Tom'un acısını dindirmek istiyorum.
 - I'd like to ease Tom's pain.
Sadece ağrıyı dindirmek için bana bir şey ver.
 - Just give me something to ease the pain.
Yeni ortamlarda huzursuz hissettim.
 - He felt ill at ease in the new surroundings.
Onunla birlikte huzursuz hissediyorum.
 - I feel ill at ease with her.