Babamın şirketinde asla rahat hissetmedim.
 - I never felt at ease in my father's company.
Onun herkesi rahatlatan alçakgönüllü bir havası vardı.
 - She had an unassuming air that put everyone at ease.
İşi kolaylıkla yaptı.
 - She did the job with ease.
Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı.
 - The ease with which he answered the question surprised us.
İşi kolaylıkla yaptı.
 - She did the job with ease.
O kolaylıkla yarışı kazandı.
 - He won the race with ease.
Tom'un acısını dindirmek istiyorum.
 - I'd like to ease Tom's pain.
Sadece ağrıyı dindirmek için bana bir şey ver.
 - Just give me something to ease the pain.
Onunla birlikte huzursuz hissediyorum.
 - I feel ill at ease with her.
Tom huzursuz hissetti.
 - Tom felt ill at ease.