Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.
 - I cannot help thinking that my son is still alive.
Üç gün boyunca bir şey yememişti, adamın gıda dışında herhangi bir şey hakkında düşünme sorunu vardı.
 - The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
Sadece zayıf olduğumu düşünen insanlara sahip olmak istemiyorum.
 - I just don't want to have people thinking I'm weak.
Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
 - The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
 - I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
O bütün zamanını erkek çocuklarını düşünerek geçirir.
 - She spends all her time thinking about boys.
Tom para hakkında düşünerek çok zaman harcamaz.
 - Tom doesn't spend much time thinking about money.
Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.
 - I can not hear that song without thinking of my high school days.
Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
 - The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
Bu makale düşüncemi etkileyecek.
 - This article will affect my thinking.
Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.
 - I managed to bring him around to my way of thinking.
Ben iki haftadır yeni projemiz hakkında düşünüyorum. Fakat iyi bir fikir sunamadım.
 - I had been thinking about our new project for two weeks, but I couldn't come up with a good idea.
Bu fikirler düşünme tarzımıza yabancı.
 - Those ideas are alien to our way of thinking.