Tom süreci hızlandırmak için elinden geleni yaptı.
 - Tom did his best to speed up the process.
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
 - Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Süreci biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımıza bakalım.
 - Let's see if we can speed up the process a little.