sınırlandır

listen to the pronunciation of sınırlandır
Türkisch - Englisch
{f} limit

I don't see why age should limit you. - Yaşın neden seni sınırlandırması gerektiğini anlamıyorum.

Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay. - Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.

{f} confined
{f} bordered
{f} limited
{f} limiting
bounded

A convergent sequence is bounded. - Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

{f} bound

A convergent sequence is bounded. - Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

sınırlandır
Favoriten