sıcaklaştırmak

listen to the pronunciation of sıcaklaştırmak
Türkisch - Englisch

Definition von sıcaklaştırmak im Türkisch Englisch wörterbuch

sıcak
hot

Don't use all the hot water. - Sıcak suyun tümünü kullanma.

This is hot, not cold. - Bu soğuk değil, sıcak.

sıcak
warm

It's very warm today. - Bugün hava çok sıcak.

These flowers grow in warm countries. - Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.

sıcak
hotter
sıcak
ardent
sıcak
sultry

It was very sultry that night. - O gece hava çok sıcak ve nemliydi.

sıcak
pleasant
sıcak
cordial
sıcak
heat

Tom almost passed out from the heat. - Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı.

Tom says he can't put up with the heat any longer. - Tom sıcaklığa daha fazla katlanamayacağını söylüyor.

sıcak
warmer

It will become much warmer in March. - Mart ayında hava daha da sıcak olacak.

I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer. - Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.

sıcak
hot on
sıcak
fervent
sıcak
hot; warm; cordial, friendly; heat; hot place
sıcak
friendly

It was a warm, friendly meeting. - O sıcak, samimi bir toplantı oldu.

The new president was a warm and friendly man. - Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.

sıcak
thermal
sıcak
hot; warm
sıcak
warm, loving
sıcak
Turkish bath
sıcak
(ocak) quick
sıcak
frowsty
sıcak
frowst
sıcak
austral

It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel. - Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.

sıcak
it's roasting
sıcak
bath

Tom looked out the window at the snow while he was sitting in the hot bath. - Tom sıcak banyoda oturuyorken karda pencereden dışarı baktı.

All Tom wanted was a nice hot bath. - Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.

Türkisch - Türkisch
Sıcak duruma getirmek
Sıcak
ısıcak
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış: "Kız kardeşim ikindi üzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi."- A. Gündüz
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
sıcak
Havadaki yüksek ısı: "Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor."- N. Cumalı
sıcak
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı: "Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti."- O. Kemal
sıcak
Havadaki yüksek ısı
sıcak
Isısı yüksek olan, çok ısınmış
sıcak
Sıcak yer
sıcak
Dostça olan, sevgi dolu
sıcak
Hamam
sıcak
Sıcak yer: "Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı."- Y. K. Karaosmanoğlu
sıcaklaştırma
Sıcaklaştırmak işi
sıcaklaştırmak
Favoriten