Leyla, Sami'yi sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.
 - Layla did her best to calm Sami down.
Tom Mary'yi sakinleştirmek için elinden gelen her şeyi yaptı.
 - Tom did all he could to calm Mary down.
Fırtınadan sonra gelen sakinlik.
 - The calm that comes after the storm.
Deniz sakinlikten uzak.
 - The sea is far from calm.
Sakin bir kış akşamıydı.
 - It was a calm winter evening.
O, tehlike karşısında sakin kalır.
 - He remains calm in the face of danger.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
 - Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
 - The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.