Onun aksine sen gayretlisin.
 - Unlike her, you are diligent.
Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve, benim şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine , onlar ciddi kaldılar.
 - My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
Bill kardeşinden tamamen farklıdır.
 - Bill is completely unlike his brother.
Kız kardeşler oldukça farklıdır.
 - The sisters are quite unlike.
The brothers are quite unlike each other.