Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
İngilizce bir haberleşme aracıdır.
- English is a means of communication.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
- They live beyond their means.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
- This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
- Amnesia means loss of memory.
Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
- We have to use every means to persuade him.
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
Şüphesiz onu ben yapacağım.
- I'll do it by all means.
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.