kucaklama

listen to the pronunciation of kucaklama
Türkisch - Englisch
hug

How about just a nice, big hug? - Sadece hoş büyük bir kucaklamaya ne dersin?

It's crucial for my girlfriend to be a hugger. - Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.

embrace, cuddle
caress
embracing
squeeze
hugging

I won't ever try hugging Tom again. - Tom'u tekrar kucaklamayı hiç denemeyeceğim.

When did you try hugging Tom? - Tom'u ne zaman kucaklamayı denedin?

embrace

Linda asked Dan to embrace her tightly. - Linda, Dan'ın onu sıkıca kucaklamasını istedi.

Tom tried to embrace Mary. - Tom, Mary'yi kucaklamaya çalıştı.

clasp
cuddle
kucaklamak
{f} embrace
kucaklamak
hug

I want to hug you and invite you to coffee this evening, how can I do that? - Bu akşam seni kucaklamak ve kahveye davet etmek istiyorum, bunu nasıl yapabilirim?

kucaklamak
snuggle
kucaklamak
{f} caress
kucaklamak
strain
kucaklamak
inclasp
kucaklamak
lap
kucaklamak
take in one's arms
kucakla
{f} embrace

The little boy embraced his dog. - Küçük çocuk köpeğini kucakladı.

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness. - İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

kucakla
{f} hugging

When did you try hugging Tom? - Tom'u ne zaman kucaklamayı denedin?

I won't ever try hugging Tom again. - Tom'u tekrar kucaklamayı hiç denemeyeceğim.

kucakla
{f} hug

Tom gave Mary a hug and a kiss on the cheek. - Tom Mary'yi kucakladı ve yanağından öptü.

He gave me a big hug. - Beni sıkıca kucakladı.

kucaklamak
to embrace
kucaklamak
cannodle
ayı gibi kucaklama
bear hug
kaba ve sert kucaklama
bear hug
kucakla
enclasp
kucaklamak
cuddle
kucaklamak
strain smb. to one's breast
kucaklamak
clasp
kucaklamak
clasp smb. in one's arms
kucaklamak
enclasp
kucaklamak
fold in one's arms
kucaklamak
give smb. a hug
kucaklamak
give a hug
kucaklamak
to embrace, to cuddle, to hug, to clasp, to take in one's arms
kucaklamak
embosom
kucaklamak
canoodle
kucaklamak
encircle
kucaklamak
infold
kucaklamak
enfold
kucaklamak
to embrace, take in one's arms; to hug
kucaklamak
clinch
kucaklamak
bosom
kucaklamak
inarm
Türkisch - Türkisch
Kucaklamak işi
(Osmanlı Dönemi) İ'TİNAK
Kucaklamak
koçmak
Kucaklamak
sarmak
kucaklamak
Kucağına almak, kucağında taşımak. İçine almak veya çepeçevre sarmak: "Şaşılacak kadar tatlı, sevimli, nazik eli, elimi kucakladı."- Y. Z. Ortaç
kucaklamak
Kollarla sarıp göğüs uzerine bastırmak: "Onlar, daha fazlasını yaparak sessizce birbirlerini kucakladılar."- R. N. Güntekin
kucaklamak
İçine almak veya çepeçevre sarmak
kucaklamak
Kollarla sarıp göğüs uzerine bastırmak
kucaklamak
Kucağına almak, kucağında taşımak
kucaklama
Favoriten