Sami spent her life controlling million-dollar deals.
- Sami hayatını milyon dolarlık anlaşmaları kontrol ederek geçirdi.
Try to check the flow of water by turning the valve.
- Vanayı çevirerek su akışını kontrol etmeye çalış.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
We'd better check it out.
- Bunu kontrol etsek iyi olur.
I want to check it out.
- Bunu kontrol etmek istiyorum.
Anger is hard to control.
- Öfkeyi kontrol etmek zordur.
You must control yourself.
- Kendinizi kontrol etmelisiniz.
Controlling my emotions is not my forte.
- Duygularımı kontrol etmek benim görevim değil.
I have trouble controlling my anger.
- Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
Fadil controlled the drug trade in the area.
- Fadıl, bölgedeki uyuşturucu ticaretini kontrol etti.
Aliens controlled Earth's progress in secret.
- Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.
Tom started the coffee brewing, then checked his email.
- Tom kahve demlemeye başladı, sonra epostasını kontrol etti.
Tom checked his rearview mirror before pulling out into traffic.
- Tom trafiğe çıkmadan önce dikiz aynasını kontrol etti.