karışmış

listen to the pronunciation of karışmış
Türkisch - Englisch
involved

I think Tom might be involved in what happened. - Tom'un olanlara karışmış olabileceğini düşünüyorum.

She seems to be involved in that murder case. - O cinayet davasına karışmış gibi görünüyor.

confused

Tom appeared confused. - Tom kafası karışmış görünüyor.

Tom seems a little confused. - Tom biraz kafası karışmış görünüyor.

foul
entangled
puzzled

Tom seems to be puzzled by something. - Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.

Tom looks slightly puzzled. - Tom hafifçe kafası karışmış görünüyor.

mixed
inwrought
mingled
in disorder
(Kimya) compounded
jammed
stirred
to mix up
karışmış olmak
be involved
karışmış olmak
be drawn
karışmış olmak
be up to
kafası karışmış
puzzled

Tom looks slightly puzzled. - Tom hafifçe kafası karışmış görünüyor.

Tom told me that he's puzzled. - Tom bana kafası karışmış olduğunu söyledi.

kafası karışmış
perplexed

Tom seemed to be perplexed. - Tom kafası karışmış görünüyordu.

Tom said I looked perplexed. - Tom kafası karışmış göründüğümü söyledi.

kafası karışmış
addled
kafası karışmış
bemused
kafası karışmış
puzzle headed
kafası karışmış
addle
kafası karışmış
confused

Tom seems a little confused. - Tom biraz kafası karışmış görünüyor.

Tom appears confused. - Tom kafası karışmış görünüyor.

kafasını karışmış
confounded
aklı karışmış
disoriented

Tom seemed a little disoriented. - Tom biraz aklı karışmış gibi görünüyordu.

zihni karışmış
in a fog
karış
butt in

The last thing I want to do is butt in. - Yapmak istediğim son şey karışmaktır.

karış
horn in
karış
{f} interfering
karış
interfere

Bob told Jane not to interfere in his personal affairs. - Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.

You have no right to interfere in other people's affairs. - Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.

karış
embroil

They did not wish to become embroiled in the dispute. - Onlar münakaşaya karışmak istemediler.

karış
meddle

Don't meddle in other people's lives. - Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.

Tom always meddles in affairs that do not concern him. - Tom her zaman kendini ilgilendirmeyen işlere karışır.

karış
{f} meddling

Is this patronizing or meddling in someone else's business? - Bu başka birinin işinde patronluk taslamak ya da karışma mıdır?

I don't have any intention of meddling into your affairs. - Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.

aklı karışmış olmak
be/get confused
aklı karışmış
all abroad
karış
span

I often confuse Spanish vowels. - İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.

karış
span, hand span
karış
intermingle
karış
interlope
saç sakal birbirine karışmış
(someone) whose hair and beard are long and unkempt; (someone) who looks very unkempt
zihni daha karışmış
woozier
Türkisch - Türkisch

Definition von karışmış im Türkisch Türkisch wörterbuch

karış
Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık: "Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti."- H. R. Gürpınar
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, baş parmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık
karış
Beddua, lanet
karış
işkembe
karışmış
Favoriten