He was involved in a scandal.
- O bir skandala karışmıştı.
I think Tom might be involved in what happened.
- Tom'un olanlara karışmış olabileceğini düşünüyorum.
Tom seems a little confused.
- Tom biraz kafası karışmış görünüyor.
Tom seems to be a tad confused.
- Tom biraz kafası karışmış görünüyor.
Tom looks slightly puzzled.
- Tom hafifçe kafası karışmış görünüyor.
Tom seems to be puzzled by something.
- Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
Tom told me that he's puzzled.
- Tom bana kafası karışmış olduğunu söyledi.
Tom looks slightly puzzled.
- Tom hafifçe kafası karışmış görünüyor.
Tom seemed perplexed.
- Tom kafası karışmış görünüyordu.
Tom seemed to be perplexed.
- Tom kafası karışmış görünüyordu.
Tom seems a little confused.
- Tom biraz kafası karışmış görünüyor.
I think Tom is confused.
- Sanırım Tom'un kafası karışmış.
Tom seemed a little disoriented.
- Tom biraz aklı karışmış gibi görünüyordu.
The last thing I want to do is butt in.
- Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
You have no right to interfere in other people's affairs.
- Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
Bob told Jane not to interfere in his personal affairs.
- Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.
They did not wish to become embroiled in the dispute.
- Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
Don't meddle in his affairs.
- Onun işlerine karışmayın.
Don't meddle in other people's lives.
- Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
I don't have any intention of meddling into your affairs.
- Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.
I often confuse Spanish vowels.
- İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.