kalkışmak

listen to the pronunciation of kalkışmak
Türkisch - Englisch
attempt
dare
essay
have a stab at
assay
engage in
set off
to attempt, to try, to dare
to try to (do something that is beyond one's power or outside one's authority)
embark
presume
commit
kalkış
departure

The heavy rain made them put off their departure. - Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.

He got ready for departure. - O, kalkış için hazırlandı.

kalkışma
{i} attempt

Tom didn't even attempt to help Mary. - Tom bile Mary'ye yardım etmeye kalkışmadı.

Don't attempt to do this by yourself. - Bunu tek başına yapmaya kalkışma.

kalkış
departure; takeoff, lift-off
kalkış
(Havacılık) airborne
kalkış
start

They were waiting for the signal to start. - Onlar kalkış sinyalini bekliyorlardı.

kalkış
takeoff

The airplane used a rocket motor to assist with takeoff. - Uçak, kalkışa yardımcı olmak için bir roket motoru kullandı.

Please secure your seat belt during takeoff and landing. - Lütfen kalkış ve iniş sırasında emniyet kemerinizi takın.

kalkışma
try
boyunda büyük işe kalkışmak
overreach oneself
boyundan büyük işe kalkışmak
overplay one's hand
kalkış
take off

I like watching planes take off. - Uçakların kalkışını izlemeyi severim.

Tom watched the helicopter take off. - Top helikopterin kalkışını izledi.

kalkış
lift-off
kalkış
rising; manner of rising
kalkış
liftoff
kalkışma
bid
olmayacak işe kalkışmak
run one's head against a wall
olmayacak işe kalkışmak
bang one's head against a wall
pireyi nallamaya kalkışmak
to try to do something which is both useless and impossible
Türkisch - Türkisch
kalkışmak
Favoriten