There are as many as two hundred cherry trees in this park.
- Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.
He reads as many as twenty books every week.
- O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
Tom took me to a restaurant where you can eat as much as you want for thirty dollars.
- Tom beni otuz dolara istediğin kadar çok yiyebileceğin bir restorana götürdü.
Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.
- Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor.
I've never seen this much money at once before.
- Daha önce aynı anda bu kadar çok para görmedim.
Do we really need this much food?
- Bu kadar çok yiyeceğe gerçekten ihtiyacımız var mı?