Afganistan'ın başkenti Kabil'dir.
- Kabul is the capital of Afghanistan.
Kabil Afganistan'ın başkentidir.
- Kabul is Afghanistan's capital city.
He was granted admission to the university.
- O, üniversiteye kabul edildi.
Please tell me the requirements for admission to the college.
- Koleje kabul için gerekli şeyleri anlatabilir misiniz.
Tom's acceptance speech was OK.
- Tom'un kabul konuşması iyiydi.
Tom gave an acceptance speech.
- Tom bir kabul konuşması yaptı.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
The girl's parents agreed to her request.
- Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
Do you accept credit cards?
- Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
An agreement acceptable to all parties was finally reached.
- Tüm partiler için kabul edilebilir bir anlaşmaya sonunda ulaşıldı.
We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
- Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
Your request of this matter has been accepted.
- Bu konuyla ilgili rican kabul edildi.
They accepted him as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
I persuaded him into accepting the offer.
- Öneriyi kabul etmesi için onu ikna ettim.
Thank you for accepting me.
- Beni kabul ettiğin için teşekkür ederim.
She acknowledged her mistake.
- O, hatasını kabul etti.
He acknowledged my presence with a nod.
- O, bir baş selamı ile varlığımı kabul etti.
All right. I'll accept your offer.
- Tamam, önerinizi kabul edeceğim.
She made a wonderful speech at her friend's wedding reception.
- O, arkadaşının düğün kabulünde harika bir konuşma yaptı.
He circulated from table to table at the reception.
- Kabulde masadan masaya dolaştı.
Tom won't admit that he's done anything wrong.
- Tom yanlış bir şey yaptığını kabul etmeyecektir.
Tom refused to admit that what he'd done was wrong.
- Tom yaptığı şeyin yanlış olduğunu kabul etmeyi reddetti.
I also use this study for receiving guests.
- Bu çalışma odasını misafirleri kabul etmek için de kullanırım.
I don't think Tom would approve.
- Tom'un kabul edeceğini sanmıyorum.
The treaty was approved.
- Antlaşma kabul edildi.
Tom gave Mary a thumbs up.
- Tom Mary'yi kabul etti.