They say love is blind.
- Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
Tom's great-grandfather was born blind.
- Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu.
This knife is so dull that it can't cut.
- Bu bıçak o kadar kör ki kesemez.
Television can dull our creative power.
- Televizyon yaratıcı gücümüzü köreltebilir.
He's as blind as a bat.
- O, bir yarasa kadar kör.
Tom is as blind as a bat.
- Tom bir yarasa kadar kör.
The pencil is blunt. It needs sharpening.
- Kalem körelmiş. Keskinleştirmeye ihtiyacı var.
The knife was so blunt that I could not cut the meat with it and I resorted to my pocket knife.
- Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve çakıma başvurdum.
When driving a car, you must pay attention to the blind spot.
- Araba kullanırken, kör noktaya dikkat etmeniz gerekir.
In the land of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
The blind don't believe in love at first sight.
- Körler ilk görüşte aşka inanmazlar.