inandırma

listen to the pronunciation of inandırma
Türkisch - Englisch
persuasion
{i} convincing
{i} assuring
inandırmak
{f} convince
inandırmak
persuade
inan
belief

Her belief in God is very firm. - Onun Allah'a inancı çok sağlam.

Atheism isn't a religious belief. - Ateizm dinî bir inanç değildir.

inandırmak
assure
inandırmak
make believe

Jane liked to make believe she was a teacher. - Jane bir öğretmen olduğuna inandırmaktan hoşlanırdı.

inan
trust

I don't feel that I can trust what he says. - Onun söylediğine inanabileceğimi zannetmiyorum.

He doesn't altogether trust me. - O bana tamamen inanmaz.

inan
faith

Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in. - Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.

In other words, he is a man of faith. - Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

inandırmak
assure smb. that
inandırmak
assure somebody that
inandırmak
sell somebody on
inandırmak
get round
inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

He has good grounds for believing that. - Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.

They say that seeing is believing. - Onlar görmek inanmaktır diyorlar.

inan
come to believe
inan
{f} believed

I've believed in Kylie Minogue since June 12, 1998. - 12 Haziran 1998'den beri Kylie Minogue'a inanırım.

Not everyone believed this plan was a good one. - Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.

inan
believe in

Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader. - Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.

It is stupid of you to believe in him. - Ona inanman aptallıktır.

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

In my childhood, I believed in Santa Claus. - Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım.

He didn't believe Ben's words. - O, Ben'in sözlerine inanmadı.

inandırmak
(deyim) make sure
inandırmak
sell
inandırmak
lead on
inandırmak
lead
inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
tenet
inandırmak
wash
inandırmak
satisfy
inandırmak
(Hukuk) to convince
inandırmak
talk smb. into smth
inandırmak
to convince (someone) that (something) is true, convince (someone) of (something), get (someone) to believe (something), cause (someone) to believe (something); to make (someone) believe (something)
inandırmak
to persuade, to convince
inandırmak
sell smb. on
Türkisch - Türkisch
İnandırmak işi
inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
inandırmak
İnanmasını sağlamak
inandırmak
İnanmasını sağlamak: "Hepsini inandırabiliyordu buna; çünkü hepsi de buna inanmak için can atıyordu."- T. Buğra
İNAN
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
İNAN
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme