To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
Bill is always honest.
- Bill her zaman dürüsttür.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
It feels like I've known you forever.
- Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.
You can leave at any time.
- Her zaman gidebilirsin.
An accident may happen at any time.
- Bir kaza her zaman olabilir.
Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
- Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
Any time will suit me.
- Her zaman bana uygun olacaktır.
An earthquake can happen at any time.
- Bir deprem her zaman olabilir.
Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
Bill is honest all the time.
- Bill her zaman dürüsttür.
He was silent all the time.
- O, her zaman sessizdi.
There's always next year.
- Her zaman gelecek yıl vardır.
My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy.
- Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.
She did nothing but cry all the while.
- O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
It was you all along, wasn't it?
- O her zaman sendin, değil mi?
I will be glad to help you anytime.
- Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.
If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime.
- Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.
Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.
Keep clear at all times.
- Her zaman açık tutun.
Deliveries will continue as usual.
- Teslimatlar her zaman olduğu gibi devam edecek.
Tom and Mary were wasting time, as usual.
- Tom ve Mary her zaman olduğu gibi boşa zaman harcıyordu.
Tom brings us gifts whenever he visits.
- Tom her ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.
Whenever I go abroad, I suffer from jet lag and diarrhea.
- Her ne zaman yurtdışına gitsem saat farkı ve ishalden rahatsız olurum.