Definition von hüzünle im Türkisch Englisch wörterbuch
- down
- sadly
Smiling sadly, she began to talk.
- O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
Tom stared sadly out the window.
- Tom hüzünle pencereden dışarıya baktı.
- doleful
- dolefully
- sad
Smiling sadly, she began to talk.
- O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
I like to feel sad. I know that most people try to avoid any kind of sad feeling. But I think that is wrong.
- Hüzünlenmeyi seviyorum. Çoğu insanın üzücü duygudan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Fakat sanırım bu yanlış.
- hüzün
- blues
- hüzün
- {i} sadness
Your eyes were full of sadness.
- Gözlerin hüzün doluydu.
Her face reflects disgust and sadness, rather than anger.
- Onun yüzü öfkeden daha ziyade tiksinme ve hüzün yansıtıyor.
- hüzün
- gloom
- hüzün
- dumps
- hüzün
- {i} gloominess
- hüzün
- sorrow
As long as we're together, all the sorrow is nothing but an occasion to become closer.
- İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.
- hüzün
- dejection
- hüzün
- spleen
- hüzün
- sorrowless
- hüzün
- doldrums
- hüzün
- shadow
- hüzün
- sombreness
- hüzün
- sadness, gloom, melancholy, sorrow, grief, the blues
- hüzün
- dole
- hüzün
- dreariness
- hüzün
- dolefulness
- hüzün
- somberness
- hüzün
- melancholy
- hüzün
- ruefulness
- hüzün
- sadness, melancholy
- hüzün
- sad
Don't give me such a sad look.
- Bana böyle hüzünlü bakma.
His sad story touched my heart.
- Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
