Lütfen önümüzdeki Cuma gel.
- Please come next Friday.
Önümüzdeki hafta beni görmeye gelmeyecek misin?
- Won't you come and see me next week?
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
İçeri girmek ister misin?
- Do you want to come in?
İçeri girmek istemez misiniz?
- Don't you want to come inside?
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
Hemen geri gelmek zorundaydık çünkü okul başlamak üzereydi.
- We had to come back soon because school was about to start.
Tom burada olmak istemese gelmezdi.
- If Tom didn't want to be here, he wouldn't have come.
Tom'un hâlâ gelmeyi planladığından emin olmak zorundaydım.
- I had to make sure Tom was still planning to come.
Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- If you don't want to come back, I'll understand.
Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
- Tom had to go back the way he'd come.
Hadi, arkadaşlar, bu artık komik değil.
- Come on, guys. This is not funny anymore.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Mr. Oh came to Japan to study Japanese.
- Herr Ou ist zum Japanischlernen nach Japan gekommen.
I know the man you came with.
- Ich kenne den Mann, mit dem du gekommen bist.