Lütfen benimle samimi ol.
- Please be frank with me.
Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.
- The staff exchanged frank opinions in the meeting.
Tom son derece dürüst bir kişi.
- Tom is an extremely frank person.
Dürüst olmak gerekirse, ondan nefret ediyorum.
- Frankly speaking, I hate him.
O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
- He is an extremely frank person.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
Buy a package of franks for the barbecue.
May I be frank with you?.
Franklin convinces France to help Americans.
- Franklin Amerikalılara yardım etmesi için Fransa'yı ikna ediyor.
If you had come today, I would have given you a thousand francs.
- Bugün gelmiş olsaydın sana bin frank verecektim.