erbe

listen to the pronunciation of erbe
Deutsch - Türkisch
{'erbı} s miras
[das] kalıt, niras, tereke
s. 'erbı miras
mira
mirasçısı
mirade
Erbe,
n {'erbı} r varis
Erbe,
n. r. 'erbı varis
Englisch - Türkisch

Definition von erbe im Englisch Türkisch wörterbuch

heir
varis

Kraliçe Elizabeth'in herhangi bir doğrudan varisi yoktu. - Queen Elizabeth did not have any direct heir.

O bir varisi olmadan öldü. - He died without an heir.

heir
{i} mirasçı

Tom bir mirasçısı olmadan öldü. - Tom died without an heir.

Zengin tüccar çocuğu evlatlık aldı ve onu mirasçısı yaptı. - The rich merchant adopted the boy and made him his heir.

inheritance
kalıt alma
inheritance
{i} biyol. kalıtım, soyaçekim
inheritance
(Biyoloji) irsiyet
inheritance
(Biyokimya) kalıtsallık
heir
kalıtçı
inheritance
kalıt
inheritance
miras

Tom annesinin ölümünden sonra, ona kalacak mirası annesinin kumarda yiyip bitirdiğini öğrendi. - Tom only found out after his mother's death that she had gambled away his inheritance.

Babam bana büyük bir miras bıraktı. - My father left me a large inheritance.

heir
(Kanun) kendisine miras kalan şahıs
heir
{i} vâris, mirasçı, kalıtçı
inheritance
(Tıp) Kalıtsal özelliklerin anne ve babadan çocuğa geçmesi, soyaçekim, irsiyet, kalıtım
inheritance
{i} veraset

Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum. - I really wonder how much the inheritance tax will amount to.

inheritance
(isim) miras, kalıt, veraset, soyaçekim
inheritance
(Tıp) Kalıtım yoluyla anne-babadan çocuğa geçen özellikler, kalıt