Çok ümit verici değilsin.
- You're not very encouraging.
Cesaret verici bir haberimiz var.
- We have some encouraging news.
Tom'un bildirilecek bazı çok cesaret verici haberleri var.
- Tom has some very encouraging news to report.
Koçlar beni cesaretlendirmeye devam ettiler.
- The coaches kept encouraging me.
Koçlar beni teşvik etmeye devam ettiler.
- The coaches kept encouraging me.
Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Tom'u kendi ev ödevini erkenden yapması için teşvik etmek isteyebilirsin.
- You might want to encourage Tom to do his own homework early.
Biz Tom'u doğru şeyi yapmaya teşvik etmek için bir yol bulmak zorundayız.
- We have to figure out a way to encourage Tom to do the right thing.
Onu tekrar denemem için beni cesaretlendirdi.
- He encouraged me to try again.
Onun sözleriyle cesaretlendirildim.
- I was encouraged by his words.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- No one encouraged him.
Kimse onu teşvik etmedi.
- No one encouraged her.
I encouraged him during his race.
We encourage the use of bicycles in the town centre.
The royal family has always encouraged the arts in word and deed.
... The encouraging thing for you is that when the economy gets back ...
... sure that regulators see their job as encouraging small business, not crushing it. And there's ...