Birkaç elbiseye baktı ve en pahalı olanı seçti.
- Sie schaute ein paar Kleider an und wählte das teuerste aus.
Acaba size birkaç soru sorabilir miyim?
- Darf ich Ihnen ein paar Fragen stellen?
Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı.
- My father bought some CDs for my birthday.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
- You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
Biraz kahve ister misin?
- Would you like some coffee?
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- The man passed away a few hours ago.
Biz Tom'u ziyaret ederken geçen ay bir kaç gün Boston'daydık.
- We were in Boston last month for a few days visiting Tom.
Bazı insanlar bugün Neandertaller ve Denisovanlar gibi diğer türlerden birkaç gene sahiptir.
- Some people today have a few genes from other species, the Neanderthals and the Denisovans.
Birkaç kitap var ama onlarda bazı baskı hataları var.
- There are a few books, but they have some misprints.
Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
- My mother gave me a pair of gloves of her own making.
Babam bana bir çift eldiven aldı.
- Father bought me a pair of gloves.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Bazı hayvanlar tırmanmada çok iyidirler.
- Some animals are very good at climbing.
Tom bazı çok iyi sorular sordu.
- Tom asked some very good questions.
Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.
- Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi.
- That charity is named after someone who contributed about two billion yen.
Yaklaşık üç saat önce berbat bir şey oldu.
- Something horrible happened about three hours ago.
I'm taking a couple of days off.
- Ich nehme mir ein paar Tage frei.
May I ask a couple of questions?
- Kann ich ein paar Fragen stellen?
He sat reading, with his wife knitting a pair of gloves beside him.
- Er saß da und las, während seine Frau neben ihm ein Paar Socken strickte.
I bought a pair of boots.
- Ich kaufte ein Paar Stiefel.