Avukat müvekkili adına ikna edici bir şekilde konuştu.
- The lawyer spoke convincingly on behalf of his client.
Bu çok ikna edici görünmüyor.
- That doesn't sound very convincing.
O oldukça inandırıcı.
- It's pretty convincing.
Tom'un açıklaması inandırıcı geldi.
- Tom's explanation sounded convincing.
Onu ikna etmek kolay olmadı.
- It was not easy to convince him.
Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
- Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- The evidence convinced us of his innocence.
O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
- He convinced his daughter to not marry Tom.
Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom not to leave.
Tom'u gelmeye ikna etme sorunum vardı.
- I had trouble convincing Tom to come.
Tom'un açıklaması inandırıcı geldi.
- Tom's explanation sounded convincing.
Bu çok inandırıcı değildi.
- That wasn't very convincing.
Tom'u doğru şeyi yapması için ikna etmek zordu.
- Convincing Tom to do the right thing was hard.
İkna etmeye ihtiyacı olan Tom'dur.
- It's Tom who needs convincing.
... not pretending, convincing himself that he's a Zionist. ...