brunnen

listen to the pronunciation of brunnen
Englisch - Türkisch

Definition von brunnen im Englisch Türkisch wörterbuch

fountain
{i} çeşme

Tom su içmek için bir çeşmede durdu. - Tom stopped at the water fountain to get a drink.

Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu. - A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain.

fountain
{i} kaynak
fountain
{i} pınar

Şimdi çocuk zaten pınara düştü. - Now the child has already fallen in the fountain.

fountain
{i} memba
fountain
{i} fıskıye
fountain
drinking fountain içmek için suyu yukarıya fışkırtan çeşme
fountain
kaynak/fıskiye
fountain
fountainhead pınar başı
fountain
dolmakalem

Dolmakalemle yazmayı severim. - I like writing with a fountain pen.

Yanınızda bir dolmakaleminiz var mı? - Do you have a fountain pen with you?

well
hokka
well
haklı olarak
fountain
fıskiye
fountain
asıl
fountain
köken
well
{ü} öyleyse

Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur. - Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.

Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse. - Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.

well
iyice

Almadan önce arabayı iyice incelemelisin. - You should inspect the car well before you buy it.

Teslimattan önce tüm kutuların iyice mühürlenmiş olduğundan emin olun. - Make sure all the boxes are well sealed before they're delivered.