brunnen

listen to the pronunciation of brunnen
Englisch - Türkisch

Definition von brunnen im Englisch Türkisch wörterbuch

fountain
{i} çeşme

Tenis kortu yanında bir çeşme var. - There's a drinking fountain by the tennis court.

İstasyonun önünde bir çeşme var. - There's a fountain in front of the station.

fountain
{i} kaynak
fountain
{i} pınar

Şimdi çocuk zaten pınara düştü. - Now the child has already fallen in the fountain.

fountain
{i} memba
fountain
{i} fıskıye
fountain
drinking fountain içmek için suyu yukarıya fışkırtan çeşme
fountain
kaynak/fıskiye
fountain
fountainhead pınar başı
fountain
dolmakalem

Yanınızda bir dolmakaleminiz var mı? - Do you have a fountain pen with you?

Bu dolmakalem şimdiye kadar kullandığım herhangi biri kadar iyi. - This fountain pen is as good as any I have ever used.

well
hokka
well
haklı olarak
fountain
fıskiye
fountain
asıl
fountain
köken
well
{ü} öyleyse

Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse. - Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.

Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur. - Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.

well
iyice

Ellerinizi iyice yıkayın - Wash your hands well.

Tom ofiste olanların iyice farkında. - Tom is well aware of what is going on at the office.