Yapraklar sonbaharda dökülür.
- Im Herbst fallen die Blätter.
Fikrini değiştir, ama prensiplerini değil. Bir ağaç yapraklarını değiştirebilir, ama köklerini asla.
- Ändere deine Meinung, aber niemals deine Prinzipien. Ein Baum kann seine Blätter wechseln, aber niemals seine Wurzeln.
Son yaprak düştüğünde, ben de gitmeliyim.
- When the last leaf falls, I must go, too.
Bir yaprak gibi titriyordu.
- She trembled like a leaf.
Yeterince yapraklı sebze yemiyoruz.
- We don't eat enough leafy vegetables.
Meg dört yapraklı yonca buldu.
- Meg found a four leaf clover.
Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
- My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
Tom Mary'ye hayatında yeni bir sayfa açacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd turn over a new leaf.